Hakkımızda
NİCAEA, yüksek kaliteli bir İznik markasıdır.
Ailemiz yüzyıllardır ülkemizin en verimli topraklarının bulunduğu İznik'te Zeytin ve Zeytintağı üreticiliği yapmaktadır.
Bu gün halen bu gelenekleri sürdürüyoruz. Her sonbaharda bahçelerimizden meyveleri toplayıp sıkarak, sizin gibi değerli müşterilere doğrudan sattığımız lezzetli ve sağlıklı bir sıvı elde ediyoruz.
Neden İznik?
"Medeniyetlerin Başkenti" olarak adlandırılan bu tarihi şehir, binlerce yıl boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, hatta başkentlik yapmıştır. İznik, doğal güzellikleri, verimli toprakları ve stratejik konumuyla tarih boyunca tüm medeniyetlerin göz bebeği olmuştur. Bu eşsiz coğrafya, sadece tarihsel değil, tarımsal açıdan da büyük bir öneme sahiptir. İznik’in bereketli toprakları ve çevresindeki eşsiz ekosistem, zeytin ağacının en kaliteli meyvelerini vermesi için ideal koşulları sunar. Özellikle İznik Gölü'nün yarattığı mikroklima, zeytin ağaçlarının büyümesi ve gelişmesi için benzersiz bir ortam sağlar. Zeytin, bu topraklarda sadece bir tarım ürünü değil, aynı zamanda kadim bir kültürün parçasıdır. İznik zeytinleri, doğal aroması, düşük asit oranı ve yüksek besin değerleriyle dünya çapında haklı bir üne sahiptir. Bu zeytinlerden elde edilen soğuk sıkım zeytinyağı, doğanın ve tarihin armağanıdır.
Doğadan Sofranıza
Zeytinliklerimizde başlayan bu yolculuk, titiz bir üretim süreciyle en saf halini alıyor ve doğrudan sofralarınıza ulaşıyor. Her bir damla zeytinyağımız, İznik’in bereketli topraklarının, temiz havasının ve tarihinin izlerini taşır. Ürünlerimizde katkı maddesi ya da yapay süreçler yoktur; yalnızca doğanın ve emeğin saf dokunuşu vardır. Bu yüzden her lokmada doğallığın ve sağlığın tadını alırsınız.
Aile Şirketiyiz
Biz, kökleri geleneklere dayanan bir aile şirketiyiz. Nesiller boyu aktarılan bilgi ve deneyimle, ürünlerimizi doğallık, kalite ve samimiyetle üretiyoruz.
Toprağa Bağlılık, Zeytine Adanmışlık
Bizim maceramız Büyük şehirde yaşamdan sıkılıp elindeki parayı kırsala yatırıp para kazanma hevesiyle işe başlayanlar gibi olmadı. Bizimki toprağın kokusunu her yağmurda içimize çektiğimiz, her bahar çiçek kokularının ciğerlerimize işlediği köyümüzde, atalarımızın yetiştirdiği, sahip çıktığı kendi zeytinliklerimiz de başladı. Daha doğrusu zeytinin ve onun yarattığı kültürün içine doğduk. Atalarımızın ellerinin değdiğini bildiğimiz ağaçlarımıza dokunmanın, sahip çıkmanın gururuyla, saygısıyla yaptığımız işimizi biraz daha genişlettik sadece bu.
Binlerce yıldır bu topraklarda yetişen zeytinliklerimize karşı sorumluluğumuzu hiç kaybetmedik, bir tek zeytin tanesi kopartabilmek için gerekirse yere düştük, kutsal ağaca kutsal bağla bağlandık.
İşte bu bağla işimizi severek saygı duyarak yapıyoruz.